Arılar kovanlarının 6.5 km yarıçapı alanındaki çiçeklerden nektar toplayarak bal üretirler. Bu nektar ağızlarındaki enzimlerle karışır ve elde edilen karışım bal haline gelmesi için bal peteğine mühürlenir. Arılar sıklıkla karabuğday, yonca, lavanta, leylak, hanımeli, ayçiçeği ve haşhaş gibi bazı bitkileri tercih ederler. Kestane balı gibi daha koyu renkli ballar bu bileşenlerden daha yüksek olma eğilimindedir. Ağustos ayı sonuna doğru arılar nektar toplayışlarının sonuna yaklaşır. Bu da balın bekleyip koyulaşmadan kovanlardan kolayca toplanması için uygun zamandır ve birçok nektar kaynağına sahip büyük bir kovan günde 300g bal üretebilir. Tükettiğimiz balın kıymetini bildikten sonra birazda vücudumuza olan eşsiz faydalarına göz atalım.
Bal eski zamanlardan beri hem gıda hem de ilaç olarak kullanılır. 1 yemek kaşığı bal yaklaşık 20 gram 65 kalori içerir. Bal früktoz, glukoz, maltoz ve sukroz gibi karbonhidrat kaynağı bileşiklerden oluşur. Bal eser miktarda vitamin ve mineral içerir. Yani günlük alınması önerilen miktarların %1’inden az olacak şekildedir. Ancak balı faydalı kılan nokta farklı biyoaktif bitki bileşenleri ve antioksidan içeriğinde saklıdır. Genel olarak balın antioksidan kapasitesi fenolikler, peptidler, organik asitler, enzimler, maillard reaksiyon ürünleri ve muhtemelen diğer küçük bileşenler dahil olmak üzere çok çeşitli bileşiklerin birleşik aktivitesinin bir sonucudur. Yapılan bilimsel çalışmalarda bu antioksidan bileşikler kalp krizi, felç ve bazı kanser türleri riskinin azalmasıyla ilişkilendirilmiştir. Balda kalp damar hastalıklarının tedavisinde umut verici etkiye sahip kuersetin, kafeik asit fenetil ester, asasetin, kaempferol, galangin gibi çok çeşitli fenolik bileşenler mevcuttur. Ayrıca göz sağlığını da geliştirebilirler.
Balın kontrollü alımında, Tip 1 diyabeti olan çocuklarda açlık glukozu, toplam kolesterol, trigliserit, LDL kolesterol değerlerinde azalmalar; açlık ve tokluk C-peptidinde ise olumlu artışlar saptamışlardır. Yani metabolik düzensizliklerin olumlu yönde gelişmesini sağlamıştır. Tip 2 diyabetik hastalarda bal tüketen ve tüketmeyen gruplara ayrıldıkları çalışmada açlık glikozunda bir değişiklik saptanmazken, bal tüketen grubun vücut ağırlığı, toplam kolesterol, LDL kolesterol ve TG değerleri azalırken HDL kolesterol anlamlı düzeyde arttığı görülmüştür. Ancak aksi yönde yapılan çalışmalarda vardır. Sadette gelinen nokta diyabetik hastaların beslenme profilinin düşük karbonhidratlı, faydalı yağ asitleri, diyet lifi ve dengeli protein alımının ön planda olmasıdır. Yapılan çalışmaların çoğundaki karşılaştırma şeker ile bal arasındadır. Reçete edilen ilaçların yan etkileri göz önüne alındığında elinizde olan beslenme tedavisi bir tercihten öte sağlıklı yaşamın bir vazgeçilmezi halini almalıdır. Açık ara önemlidir.
Yapılan çalışmaların çoğu yüksek ölüm prevelansına sahip kalp hastalıklarına yönelik olduğu için baldaki antioksidanların başka bir risk faktörü olan yüksek kan basıncı ve yüksek trigliserit düzeylerinde hafif bir düşüşe neden olabildiği kalbe giden kan akışını arttırarak, pıhtılaşma riskinin azalması dahil olmak üzere kalp sağlığı üzerine yararlı etkilerle ilişkilendirilmiştir.